top of page

Riv Riv Yapma

Selam İbo, Beni özledin mi?


Televizyonda insan zihninin ufkunu açmaya dönük hiçbir şey yapmadığımdan dem vurup durmuşsun. Yazın boyunca, başlık olarak eklediğin arsenik tuzundan bahsederek, beni çok kötücül bir örneğin içine sokacağından korktum durdum. Okudum, okudum yazının içinde arsenik tuzu diye bir şey yok… Neymiş Google’dan bakayım dedim. Zehirli olduğuyla ilgili birkaç wiki bilgisi buldum. Tabi sonra arsenik tuzu ile yazdığın yazıyı bağdaştırmak kolay. Ben insanları zehirliyorum. Güya. Bunu bana öğreterek bir üretim faaliyetinin içinde soktuğunu mu düşünüyorsun. "Kolay ulaştığım" bu bilgiyi üç hafta sonra unuturum.


Sinirlisin. Üstelik hala sinirlisin. Ben yokken asıp kesip, ben geldiğimde pısabilirdin. Kavgadan korkup, “aslında ikimiz de haklıyız” ayaklarına girebilirdin. İnsan düşmanının da mertini istiyor hakikaten. Hakkını vermem lazım hala sinirlisin. Bu duygu gerçek bir duygu. Hissettiğin bu duyguyu belki de bir televizyon şovum için kullanabiliriz, ne dersin? İnsanlar seni ilgiyle izleyeceklerdir. Plastik ve yapay oyunculukların arasında böyle gerçek iç dökmeler daha çok rating alıyor. Survivor adamın bir sonraki sezonunda reklam aralarında hararetle beni eleştirdiğin videoları yerleştirebiliriz. İnsanlar bu sefer de diyecekler ki acura bak kendini eleştirterek rating topluyor ne kadar zeki.


Tahminimce Survivor programının aralarına yerleştirdiğim videolarındaki çok samimi hislerinden insanların çoğu etkileneceklerdir. Ama etkilenmek başka - insanın içine işlemesi, hayatına yön vermesi başka bir şey. Zihin açıcı sözlerinle etkilenen insanların ancak küçücük bir kısmının hayatına yön verebilirsin. O küçücük kısmı yaratıcı uğraşlara kazandırarak belki "ben de" senin sayende hayır hasenat işlemiş olurum. Televizyonu kapatmalarına ve odalarında kitap okumalarına neden olabilirsin. Mesela senin yaşadığın coğrafyayla uzaktan yakından alakası olmayan meditasyon ve yogayı da benim gibi pazarlamacılar sayesinde öğrendin. Onu öğrenen herkes de Instagrama post atmak için öğrendi. Ama o pazarlamacılar "seni kazanarak" hayır hasenat işlemiş oldular. Diğer salaklardan da iyi ekmek yediler. Yoksa senin gerçek hayatında namazdan başka ne meditasyon var. Meditasyon kelimesi bile yabancı dilde.


Survivor programıma koyacağımız videolarına geri gelelim. Arkasına güzel bir plan yerleştirip, gerilim müzikleriyle süsleriz. Zaten büyük bir çoğunluk ne bahsettiğinden hiçbir şey anlamayacaklardır. Ses tonunu ve mimiklerini izleyecekler, doğal duygularına hayran kalacaklar. Tıpkı sadece topu deliğe atamadığı için takım arkadaşına kızan yarışmacıları izledikleri gibi sana hayran kalacaklar. Survivordaki takım arkadaşına kızan bir yarışmacımla aranda “sinir” açısından hiçbir farkın yok. Bu yüzden ikinizin de şov değeri var. Bana yapmacık bir duyguyla sinirlensen; seni ben bile kurtaramazdım. O yüzden bu teklifimi değerlendirebilirsin.


Bir dakikada ünlü ettiğim, bir dakikada yerin dibine soktuğum insanlar. Güzel bir noktayı yakalamışsın. Beni deşifre ettin. Haklısın benim işim televizyonun içindeki insanlarla değil, televizyonun başındaki insanlarla.


Beni o kadar çok öven var ki eleştiren birini bulmak memnun etti. Ama o kadar salaksın ki kendimi gülmekten alamıyorum. Televizyonla bir derdin varsa insanlara televizyonu kapattır. Götün yemez. O kadar para vererek alıp salonlarının en güzel yerine yerleştirdikleri televizyonları kapattırabilecek kadar babayiğit misin? Televizyon izleyen insanlara, televizyonun içinden doğru yolu bulduramazsın. Eğer izleyeceklerse ya beni izleyecekler, ya da “Benim Stilim Bu” tarzı programlarda kavga eden "muhteremlerin" kavgalarını izleyecekler. Burası bizim çöplüğümüz git bilimini laboratuvarda yap. Benim sana televizyon ve medya vasıtasıyla “bahşettiğim” ünü ve elde ettiğin geliri, bilimle haşır neşir olmak için kullanacakmışsın. Ne kadar epik, bir yandan da ne kadar hayali. Bunun düşüncesiyle mastürbasyon yapabilirsin. Masturbasyonunu çektiğin bu fantezi gerçek hayatta reddedilmeye mahkum.


Anlaştığımız noktalardan birisi de şu. Sen aslında televizyona kızgınsın ve bunun içindeki en iyilerden biri de ben olduğum için bu işi benim üzerimden götürüyoruz.

Anlaşamadığımız nokta şu, ben televizyon makinesinin avukatı değilim. Ben işimi yapıyorum. Asıl sen o aptal kutusunun avukatısın. “Televizyonda bilimle uğraş” diyerek televizyonu masumlaştırıp, beni kötülüyorsun. Oysa daha sen sorununun kiminle olduğunu bile bilmiyorsun.

22 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sulu Beyin

Verwikkelen

bottom of page