top of page
  • Yazarın fotoğrafıSeçkin

Zindelik

Düştüm, kalktım, yıprattım, yıprandım. Vuruştum hiddetle. Ama kendimden şüphe duydum ve doğruyu bilenlerin beni ikna edebileceğine inandım. Eksik olanın kendim olduğu, karşımdakinin benden daha fazla bildiğini zannettim. Salak olduğunu bilmediğim tiplerin başıma hükümran olmasına büyük bir tevazu ile göz yumdum. Sonra hükümranların teker teker düştüklerini gördüm. Kimin gerçekten bildiği ile kimin boş olduğunu ayırt etmeye başladım. Hiç ağlamam sanırdım. Ağladım sonra defalarca. Ağlarken kendimi tanıdım ve ağlamaya direnmenin sahte kabadayılık olduğunu anladım.


Bazen boş yere de kendime güvendim. Zaten önce kendi heykelim yıkıldı. Yıkıldı yıkılmasına ama elde sıfır kalmadı. Geriye işlenebilir malzeme kaldı. Beni elinde yoğuran ailemin bana yaptıkları yatırımların ne kadar değerli olduğunu fark ettim.


Şimdi elimde kalanlarla sıfırdan mücadele etme zamanı. Elimde kalan arkadaşlarla, aşklarla sıfırdan başlama zamanı. Yeniden ve çok güçlü bir şekilde.


Daha ne kadar ağlayabilirim ne kadar üzülebilirim. Daha ne kadar kaybedebilirim. Sonra döngü gibi ne kadar kaybettiğime ne kadar daha üzülebilirim. Yeter. İçe dönüş ve kendimle yetinme sevdasına çekildim. Kendim de beklediğim kadar kötü ve sıkıcı biri değilim. Sabah kalkıyorum işime gidiyorum. İşte bir şeyler yapıyor ve birilerine yararlı oluyorum. Hakikaten de oluyorum. Yalanlarla müvekkil araklayan bir avukat değilim. Eskiden de hep bunu söylerdim. Böyle söylemek, karakterimi gerçekten böyle bir olmaya evriltti. Ne hoş. İstemiş ve bunu başarmış biri olabilmek. Sonra da akşam inzivaya çekiliyorum.

Nitelikli kalmaya çabalayan insanlarla birlikte kalmak ne hoş. Diğerleriyle diğerleri olarak kaldıkları için ayrılmak ne acı. İçimde onlara karşı yükselen bir boşluk ve acı duygusunu hissetmek ne acı. Onlarla binbir emek ve binbir hayal kurmuş olduğum arkadaşlığımı bitirmek ne acı. Kendi pencerem haricinde bir pencereden onlara bakmak ne acı. Dün sarmaş dolaş olanların bugün birbirleri arkasından pervasızca konuşmalarını dinlemek ne acı. Çok sevmiştim yanılmışım dediklerini duyamamış olmak ne acı.


Acıya acıya geldik bugünlere. Acı midemizi deldi geçti. Ama şu an öyle bir yenilgideyim ki ciddi bir sosyal yenilgi. Yenilmemenin yolu mücadeleye girmemektir. Mücadeleye girmezsen kaybetmezsin de. Kazanmana değecek yenilgiler de değil üstelik sosyal ilişkiler. Sosyal ilişkiler sadece sosyal ilişkiler. Bunu anlamak için 29 yıl mı gerekiyordu.


Yeni bir yol. İçindeki değişkenleri o kadar fazla değil. Çoğunlukla cansız nesnelerden oluşan bir yol. Bu yolda heybem boş da değil. Geçmişte hiç yenilmediğim bir konu da değil. Acemisi olduğum bir konud da değil.


Heybemde birkaç fikir var. Mesela inanç, mesela emek. İşe inanıyorum. Yaptığım işe daha çok inanacağım. Yaptığım işe emek vereceğim. Bu beni ben yapacak.


İnsan inanarak yaşamak ister. İnançlar yalan ve gerçek dışıdır. İster bilim, ister din, ister anne-baba sevgisi, ister penguen sevgisi. İnancın dibinde yatan şey hakikat değildir. Hevesle eline aldığın beyaz polen tanesinden bir süre sonra sıkılır bir kenara atarsan. Dolayısıyla özgürleştirici olan kendine yalan bir inanç seçebilmek. Başkalarının sana yaşattığı yalanlara sürüklenmek özgür olmamaktır. Ben kendi yalanımı seçtim. Yaptığım işe inanarak yaşayacağım. Hayatın avukatlık olmadığını bile bile bu yalana inanacağım. Hatta buna yalan bile demeyeceğim bir süre sonra. Herkese; “Herkesin yaptığı iş için yaşaması gerektiğini, hayatta başka bir anlam olmadığını ateşli bir şekilde savunmacağım”.


Geçen gün bir arkadaşım, hatta adı da Ali bana dedi ki: “Seçkin sen düşüncelerine çok inanarak insanlara söylediğin için ikna edici oluyor.” Düşündüm dediği hakkında. Dediği doğru.


Yorumum şudur: “İkna edici anlatış tarzımın altında yatan düşüncelerimin doğru olup olmadığı önemli değil. Aristo’nun retorik kitabında anlattığı gibi “doğruya yakın olması” yeterli. Doğru hakikattir. Hakikat de yalandır. Yalan olduğuna göre kimse onunla ilgili konuşamaz. Bütün yazı çürüdü değil mi? Kendi hakkımda söylediğim tüm şeylerden sekmez bir inançla bahsettiğim için inandırıcı buluyorsunuz yazdıklarımı. Dediklerimden şüphe etmeye başlayabilirsiniz. Farklı ve başka kendi hakikatinizi bulun söylediklerimde. Ben sizin yalan hakikatinizle süre kaybetmeyeceğim. Kendimden şüphe etmek inanç kaybına yol açıyor. İnancımın mücadelemin şüphelerle zaman kaybetmesine izin vermeyeceğim. Ben bir radikalim. Ben bir fanatiğim. Ben bir deliyim. Sıradan olmayacağım. (Burayı okurken anlamadınız, boğuldunuz ve hızlıca geçtiniz)


Kendimden şüphe ederek doğrusuna inandığım insanların neler yaptığını görmedik mi? Ben doğruyuz Allah’ın izniyle. Allah da doğru yoldan ayırmasın. Bu işin sonunda ne varsa oraya kadar gitmeliyiz. Gitmeliyim.


10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sulu Beyin

bottom of page