top of page
  • Yazarın fotoğrafıSeçkin

Akıl, akıl

Güncelleme tarihi: 22 Şub 2022

Akıl hastanesinde yaşıyorsun öyle mi, geç kardeşim. Ya hiç kimse akıl hastası değilse…Herkesin akıl sağlığı yerindeyse, herkes makul-mantıklı ve deli olan sensen. Deli.

Sokakta gördüğün her insan. Kararmış elleri kafasının iki yanından geriye uzanarak boyu kadar büyük çek-çek arabasını götüren kağıt toplayıcısı mesela. Ürünler market raflarına istiflenmeden önce karton kolilerle getirilir. Sonra da israf olmasın diye yoldan geçen kağıt toplayıcıları marketler için atık haline gelmiş karton kolileri alır. Zaman zaman yoldan arabaların arasından, zaman zaman kaldırımlardan yayaların içinden giderek kah marketlerden topladıkları karton kolileri kah çöplerden buldukları kağıtları çek-çek arabasındaki büyük muşamba içine sıkıştırarak yerleştirirler. Bu insanlar günün sonunda nereye giderler? Tüm gün topladıklarını kime satarlar? Gerçekten karda kışta veya insanların korkulu bakışları arasında buna değer mi? Bu insanların yüzlerine bakıldığında hangi duygu görülür. Küçük çocuklarda hafif korkusuz bir yaşam mücadelesinin olduğunu ve utanma duygusunun olmadığını söyleyebilirim. Ama hafif büyük olanlarında? Cesaret, mücadele, şiddetle iç içe yaşam, yapılan işten utanma ya da üniforma içinde parfüm kokanların en büyük hırsızlar olduğu dünyamızda helal para kazanmanın başı dikliği. Ya da bu duyguların hiçbiri. Ya da sadece başka bir kadının kıçını mıncıklama isteği? Hem de o filmlerdeki makyajlı kıçlardan değil. Sahici bir kıç. Belki sivilceli kıçlardan. Mıncıklandığında bütün kıçlar aynıdır. Hatta makyajsız kıçlar daha bi kıçtır. Bu kadar şiddetin içinde bu kirli yüzler hem içerden bakıldığında hem dışardan bakıldığında ya akıl hastası değilse? Yaşadıkları hiçbir travmaya sebep olmamışsa? Yanından son derece lüks arabası içinde takım elbisesiyle işine giden adamın ondan çekinmesi hiçbir şey ifade etmiyorsa onun için.


Hani şu siyahı kendisine bakmayanlara ben buradayım diye bağıracak kadar parlak, kaportası rüzgarın içine usulca sokulacak şekilde tasarlanmış, içine binildiğinde uzay çağından gelmiş bir kapsüle girdiğinizi anladığınız, içindeki hava sıcaklığının derinizi hafifçe okşadığı arabada; kesimlerinin son derece özenilerek hazırlandığı belli kumaşların, ikon moda tasarımcıları tarafından dikildiği o şık takım elbisenin içindeki adam. O da akıl hastası değilse? Kağıtlara bakmayı iyi bildiği kuşkusuz. Kağıtların üzerindeki çizgileri herkesten önce anlıyor belki de. O, kağıtların üzerine düşen rakamları ve harfleri öylesine dans ettirebiliyor ki, sistemin dilini anlamış. Bunun için eğitilmiş. Sistemin kağıtlara verdiği önemi anlamış, o kağıtlara yenilerini ekliyor. Bazılarını çöpe atıyor. Aç kalsa bir elma gibi yiyemez kağıtları. Ama kağıtlar göndererek korkuttuğu kişilerin elmalarını çalabilir. Gözyaşı döktürebilir. Kağıtlar sayesinde gezebilir. Ateş yakmasını bilmez ama kağıtlar sayesinde ısınabilir. Herkesin akıl sağlığı yerinde. İnanılmaz.


Her sabah belli bir saatte kağıtlar için yola koyulan insanlar… Kimileri o kağıtlarda yalnızca harftirler. Kimileri rakamdırlar. Kimileri o rakamları sayanlar, kimileri toplayanlar, bazıları bölerler. Bazıları çalarlar. Hey hırsız var. Onlar akıl hastası değillerse?


Akıl hastası olmayan insanları işlerine götüren otobüs şöförleri? Bütün gün araba kullanmanın hipnotik bir şey değil mi? Akıl hastası olmayan insanların bindiği arabaları üreten mühendisler? Onlar da akıl hastası değil. Hiçbir arabanın motoruna dikkatlice baktınız mı? Açıp baktınız da normal olduğunu mu düşündünüz? Enjeksiyon bobinleriymiş, bujilermiş, karbüratörmüş ordan gelen havayı buraya ittiriyormuş… Bir metrekarelik bir alan içerisine sıkıştırılmış güç varmış, güç tekerlere iletiliyormuş? Allah aşkına? Trafikte herkes elinde inanılmaz güçlü motorlarla geziyor. İnanılmaz. İnanılmaz tehlikeli. Hiç öylesine bir trafikte sırf canınız sıkıldığı için altınızdaki arabayı şimdi duvara vursam nolur diye düşündünüz mü? Ya trafikte böyle düşünen başka insanlar da varsa? Siz böyle düşünmezsiniz çünkü akıl hastası değilsiniz.


Bu kahpe düzenin işleyişinin bozuk olduğunu söylemek, bu yapmacık, bu köhne, bu çürümüş düzeni, finansal sistemin iş bölümünün kölesi olmayı reddetmek… Böyle şeylere isyan etmek bilindik demode bir durum. Tabi ki birileri hep isyan eder, edecektir de. Düzenciler isyan etmenin yersiz olduğunu düşünerek hayatlarına devam eder. Onlar için isyancılar sistemin tadı tuzudur. İsyan etmenin yersiz olduğunu düşünerek hayatlarını devam ettiren düzenciler yer yer isyan edenlerin sebeplerini haklı görseler dahi ne çıkar. Boşa uğraşmanın ne faydası vardır. Hem isyan edenler eğlencelidir. İnsanın gazını alırlar. Uyumadan önce sistem düzen hakkında beyin jimnastiği falan yaptırırlar. Beynimize açma germe hareketleri falan..


İsyan sahte bir isyansa sisteme hizmet eder. İsyanın sahte olduğu yerde, düzencilerle isyancılar arasında hiçbir fark yoktur. Ne yani sistemi hakikaten mi yerle bir edecektik? Deli misin sen?


İşte benim deli. Bütün bunlar normal. bütün bunlar olağan ve ben deliyim. İçime sığdıramadığım huzursuzluk. Beni kahreden ben. Duygularımın açıklamasız dışavurumu. Duvarlara çarptığımda hep daha fazla olduğunu bilmek. Özgürlüğün bütün gün kimseyi merak etmeyebilmek olduğunu bilmek. Merak edilmemek istemek. Acaba ne kadar bağırabiliyorum sesim ne kadar çıkar demek. Hiç sesinin en fazla ne kadar çıkabileceğini merak ettin mi? Etmezsin çünkü deli olan benim. Sen değilsin.


Sana anca harfleri rakamları okumada iyi olup olmadığımı, iyi çalışıp çalışmadığımı gösteririm. Kağıtları toplayıp toplamadığımı. Gösteririm. Ne kadar iyi kavga ettiğimi benimle dalaşılmayacağını gösteririm. Evde yatağımın üzerinde nasıl yuvarlandığımı ve sırf keyif için yatak odasından salona kadar dizlerimin acıması pahasına emekleyerek yürüdüğümü göstermem sana. Sen akıllısın ben akıl hastası. Bu daha mantıklı

Sen ölümü beklemeyi amaç edin. Ben sadece hıçkırayım bazen. Sonra ağzım açıkken hıçkırdığımda nasıl ses çıktığını dinleyim.


Sen ?


Sen var mısın hakikaten? Kafanın içinde bir sıcaklık hissedebiliyor musun? Bazen durup beynimin iki lobunun arasındaki o elektriklenmeyi hissetmeye çalışırım. Kaç tane tohum var aklında yeşerebilecek. Vursan patlatırsın aslında da yapmıyorsun. Yapamazsın oğlum. Yapamazsın koçum, öylece öleceksin. Misin? Öylece öleceksin misin? Yoksa ne yapabilirsin? Yapmak mı? Rol yapmak mı? Üstelik kendin olmak için. Yanlışlıkla rol yaptığın kişi olmak mı? Senin adanı işgal edemezler. Eğer içinde bir adan varsa…


16 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sulu Beyin

bottom of page