Fazıl Say'ı çok severim. Kendisiyle bir gün tanışmayı oldukça isterim. Benim için onu özel yapan şey, ne kadar iyi bir piyanist olduğu değil. Benim için onu özel yapan şey, çok kez bahsettiğimiz dengeyi bulması.
Batının metodolojisini, bireysel tasvir enstrümanıyla kusursuz hale getirip doğu ve Anadolu'nun mistisizmi ve toplumsal birlikteliği ile harmanlayarak ortaya koyduğu karışımın büyüsü, beni etkileyen şey.
Aslında Türkiye'den bu tarz insanların daha çok çıkması beklenirdi. Beklenirdi, çünkü özgürlüğü, Atatürk'ün olmadığı dönemlerde neredeyse kendisine hiç ait olmadı...
Bu dual yapıyı minor ya da major her yerde görebilmemizin mümkün olduğundan bahsetmiştik daha önce. Ve bu dengenin, ortaya koyacağı meyvenin, işlevsel ve estetik açıdan olağanüstü olacağından. Bu nedenle yegane amacımızın, o dengeyi bulup orada kalmak olduğundan da bahsetmiştim. Ama asıl bahsetmek istediğim konu, doğu ve batı felsefesinin gözle görülür bir şekilde birbirini çekmeye başlaması.
Temeli basit tuğla yapılarına benzeyen ve adım adım karmaşıklaşan batı felsefesinin ana metodolojisi olan bilimin, doğu felsefesine benzettiğim, direkt karmaşıklıklar ve belirsizlikler üzerine kurulu olguyla tanışması; kuantum mekaniği.
Kuantum fiziğini size anlatacak kadar fizik, matematik ve kimya konusunda kalifiye biri değilim. Hele ki Einstein'ın bile "Tanrı zar atmaz" diyerek yanıldığı bu felsefeyi anlatmak benin haddime asla değil. Ancak kafamda canlandırdıklarını sizinle paylaşmak için can atıyorum.
Nasıl becereceğimi bilmiyorum, birkaç temel prensipten bahsedip hepsini bir kaba atıp pişirelim, bakalım neler olacak.
Kuantum fiziği, atom altı parçacıklarla ilgilenen, bu sistemi açıklamaya çalışan bir bilim dalıdır. Ama elde ettiği doneler genellikle belirsizlik, sistemin karmaşıklığı ve ele avuca sığmamasıdır. Bunları örneklemek gerekirse;
1.Dalga-parçacık belirsizliği bunlardan ilki. Maddelerin sadece parçacıklardan oluşmadığını, enerji transferi yapan dalgalar da olduğunu söyler. Aynı durum ışık için de geçerlidir. Elektronların gözlemlenene kadar dalga, gözlemlenirken ise tanecik gibi davranması da bu belirsizliğe bir örnektir.
Soldaki görselde, Einstein'ın ileri sürdüğü ışığın, hem parçacık hem de dalga olduğunu iddiasını ispatlayan ve Einstein'dan yıllar sonra yapılan deneyin sonucu gösterilmektedir.
2.Belirsizlik ilkesi ise kuantum ile ilgili konuşulması gereken diğer bir konu. Keşfi yapan Heisenberg, bir parçacığın konumunun ve momentinin aynı anda ölçülemeyeceğini söyler.
"Gözlemlenen her şey aslında gerçek zamanlı gözlemlenemezdir, gözlemlenen ise gerçek zamanlı değildir." der bu ilke. Yapılan güncel deneyler sonucunda, dalga-parçacık belirsizliğinin bu sebepten dolayı olduğu belirtilmiştir.
3.Dolanıklık. Eşkaynaklı iki parçacığın, evrenin (Dünya değil evet, EVREN) neresinde olursa olsun birbirlerine bağımlı hareket ettiğini söyler. AYNI ANDA.
Ürkütücü değil mi? Einstein da böyle söylemiş bu konu hakkında.
-Ürkütücü.
4.Süperpozisyon var bir de. Süperpozisyon, bir parçacığın aynı anda farklı durumlarda olabileceğini anlatmaktadır. Klasik fizikte sadece 1 ve 0'lar vardır. Kuantumda ise kuartlar vardır ve her ikisi de olabilir. Belirsizlikle biraz burada paraleller. Bir elektronun gözlemlenmeden önce her pozisyonda olması gibi (dalga), ama gözlemlendiği an süperpozisyondan çıkıp tekilleşmesi, parçacık haline gelmesi gibi.
Şu an kuantum teknolojisi sayesinde modern bilgisayarların yapamayacağı simülasyonlar yapılıyor. Farklı atomların oluşturacakları bileşikler simüle ediliyor. Dile kolay söylemek biliyorum ama en iyi klasik bilgisayarların bile bunu yapması oldukça uzun zaman alıyor, inanın bana.
Bu teknoloji daha da keskinleştirilirse devamında ışınlanmanın ve hatta evreni simüle ettirmenin mümkün olmasından bahsediliyor. Harikülade, artık kaçamıyorsun bir yere.
Gelelim safsataya.
Modern bilimin her zaman bir referans noktası oldu. Geçmişten günümüze adım adım geldi. Yapılan her ölçüm, bir öncekinin üzerine eklenerek devam edildi.
Kuantum ise oldukça karmaşık. Hatta ünlü fizikçi Niels Bohr'un "Kuantum fiziği kafanızı karıştırmadıysa , onu tam olarak anlamamışsınız demektir…" dediği gibi.
Ama bazı şeyler anlaşılmadan da anlaşılıyor zaten. Tam olarak safsata da o noktada başlıyor. Doğu felsefesindeki tekilliğe karışacak ve orada kaybolacak olan batı felsefesinin, gelecekte ortaya koyacakları meyveyi merakla bekliyorum. Gözlemlenmediği zaman dalga (birlik), gözlemlendiği zaman ise parçacık (bireysellik) olan maddenin, gösterdiği dualizmi gözden kaçırmak da çok mümkün değil.
Özellikle süperpozisyon kavramında. Diyalektik ile bu evreni kavramaya çalıştıkça elimizde pozitif/negatif ikiliğinden başka bir şey olmayacak. Tamamen bu düşünceyi reddetmek yanlış olacaktır. Ama diyalektikten kopup, anı yaşamaya başladığımız da 0'lar ve 1'ler kaybolup, anın büyüsüyle kuartlara dönebiliriz belki de. Aslında düşünmüyorum, doğu felsefesi bunu söylüyor. Ben dahil tecrübe eden de var bu durumu.
Batının mantıksal, bilimsel ve akılcı tavrına karşı, evrenin batı biliminin dilinde cevap verdiği bir doğu felsefesi mi kuantum diye düşündürüyor insana. Acaba maddiyat kılığına girmiş bir manevi cevap mı kendisi?
Kuantum mekaniği, Tanrı'nın bilime kendini göstermek için araladığı kapı olabilir mi ?
-Anahtar deliğinden bakarsanız kendisini göremeyeceksiniz.
+Çift delikten baksak?
Belki de batı felsefesinin artık zamanı gelmiştir sevgilisini bulmasının.
Kuantumun belirsizliği, kendini bilimin keskin ve katı kollarına bırakmıyor oluşu, baştan aşağı bir dans gibi. Kur yapan dişinin ve erkeğin son dansı. Bigbang'ten beri..
Yoksa çok mu romantik oldu bu durum :) ?
Umarım öyle değildir de daha devam eder bu bilmece. Binlerce yıldır cevabı bilinen bir düşünüşü, onaylatmak için bu kadar acı ve çile çekmek oldukça gereksiz sanki, hı?
Kapak Fotoğrafı: Astro Pianist- Dave Hardy
コメント