Hala cevap veriyor olman oldukça lezzetlendiriyor buraları. Bu lezzetin sebebi ise anlamadığın tuz metaforu. Tuzun yemekteki asıl etkisi. Wiki'de belki bulamamışsın ama istersen sana bir link bırakabilirim, tuzlar ve etkileri hakkında. Belki 3 saat sonra unutursun ama aslolan seni berraklaştırmak.
Bilmiyorum diğer yazıları okudun mu ama ben bu gerilimle büyümüş, bu gerilimden haz alan ve beslenen biriyim, Sayın Acur. Sinirli olmak benim doğal yapım. Agresif tavrım, histerik gülüşlerim, senin hayalini karşıma alıp hırslanmalarım, hepsi arzularımın bir senaryosu ve bu yazılarsa bu kurguların dışa vurumu. Ama bu sefer hevesimi kaçırdın. Sakince yazacağım bu cevabı. Çünkü, konunun senden ya da benden daha büyük olduğunu kavrayamıyorsun asla. Sen ve ben bu hikayedeki birer noktayız, konuşmamızı sürekli senin ya da benim yaptıklarıma indirgiyorsun. Hissettiğim duyguların anlatmak istediklerini kenara bırakıp, sistemin peygamberi olarak bu duyguların kaynağı kendin olduğun için kendini savunuyorsun. Hatta benden daha vahşi ve sinirli bir şekilde. Sen sadece doymak bilmeyen bir canlısın. Gözümde fazlası değilsin, üzgünüm.
Beni kullanacağından bahsetmişsin, öyle bir şeyin olmayacağını ikimiz de biliyoruz ama sana bir şey söyleyeceğim. Senin tabirinle şu an benim 'Show'umda bir materyalsin ve seni bir şeyler üretmek için kullanıyorum. Belki birkaç yazı sonra da kenara atılacaksın. Aramızdaki fark, bunu milyonlar bilmediği için sen kendini daha üstün göreceksin. Egon yine konunun özünü anlamak yerine, kendini benimle kıyaslamaya başlayacak. Sonunda da kazandığına inandıracaksın kendini. Kendi 'inandığın doğrulara', sen bile inanmıyorken, inanıyormuş gibi yapıp kendini tatmin edeceksin (milyonların gazı burada önemli bir konu). Çünkü reaktif olmayı kenara bırakıp, insanların ne düşüneceği ve ne kadar etki toplayacağını düşünmeden hareket ettiğin anda, en derininde biliyorsun ki,
sen kaybettin.
Sebebini çok iyi biliyorsun. Benimle tartışmak yerine, kaybettiğin şeyi satın almaya çalışıyorsun, daha da kötüsü paranla değil. Buraya gelip ruhunla. Acaba o kutu açtırma yarışmalarına getirdiklerine ne teklif ettin ? Şunu kabul edeceğim ama Burhan geldiği zaman biraz kalbim kırılmıştı. Sanatçıyı bile kandırabiliyor olman, işte bu muazzamdı.
-Hadi ama sadece para olamaz değil mi ? Bana ne teklif edeceksin ?
Bu dansı daha önce şeytanla ettim birkaç kez. Bir kez de seninle edeceğim, seninle beni kıyaslayarak derinleşeceğim ki anla iyice beni. Beni satın alamayacağını ikimiz de biliyoruz ama kendimi açıklama gereğinde bulunmaktan kaçınamıyorum. Senin en derinindeki insanın beni anlayacağını düşünüyorum nedense. Gerçekten toplumdan birisin ve gerçekten şansın yaver gitmiş, olayın zekanla alakası yokmuş, bunu yakaladım. Belki de bu yüzden inanıyorum beni anlayacağına. (ya da milyonlarına oynamaya devam ediyorsun, hadi ama burada değiller, kendine gel).
Bilimden kastım, laboratuvar ortamlarında insanlara bir buluş yaptırmak değildi. Bilimden kastım insanların hakikate ulaşmak için izleyecekleri ve kendilerine ait olan yolu keşfetmelerine yardımcı olmaktı. Onlara bir araba motoru ya da algoritma yazdırmak gibi metalaştırılmış bir arzum yok. Belki bunları anlatacak dersler olacak ama olayın mentalitesi bu olmayacak. Sadece onları körleştiren kavramların farkındalığını yaratmak istiyorum.
Dur, daha iyi anlamanı sağlayayım. Top ya da halka attırarak izlenme ya da 'kutu açtırıp insanları kolay yoldan zengin edeceğim' arzun var ya, bu hikayenin görünen yüzü. Senin tabirinle laboratuvarda bir şeyler karıştırıp menemen yapmak gibi. Ayrıldığımız nokta, senin arzularının ve benim arzularımın özü. Senin için içeriğin ne kadar sana uygun olduğu önemli değil, izleniyor oluşu yeterli. Karakterinle ya da hayattaki amacınla paralel değiller. Seni yansıtmıyor bu programların temeli. Önemli olan tek şey, ne kadar kazandığın. NOKTA. Açıklamaya gerek yok. BU KADAR.
(Dur bir saniye, galiba yansıtıyor ya karakterini, değil mi ? :) )
Ben ise reddedilmekten korkmuyorum, kaç kez reddedildiğimi ya da terkedildiğimi dillendirmeyeceğim burada. Ama korkmuyorum. Amacım epik olmak değil, senin gibi ismimin hatırlanmasını da istemiyorum. Amacım biraz farkındalık yaratmak. İnsan arzularını kullanan pazarlama kültürünüzün vahşiliği ortadan kalkmadığı sürece insanlar basitleştirilmeye, sadece tüketmeye odaklı yaşamaya, düşünmeden hareket edilmesi istenilen, sistemdeki çarkı döndüren, duygusuz mahlukatlara dönüştürülmeye devam edilecekler.
Benim yapmaya çalıştığım şey, insanlara doğayı anlatarak, endüstriyel metamorfozu bozmak. Doğayı çok bildiğimi ima etmiyorum. O ekranların büyük bir bölümünün bir şey ifade etmediğini söylemeye çalışıyorum, hepsi bu. Aslında televizyonu kapattırma arzum var ama becerebileceğimi sanmıyorum, denemeye devam ediyorum. Demişsin ya bu pazarlama olmasaydı sadece namaz bilirdin diye. Belki de öyle olması gerekiyordu, bu tarihi ikimiz de tekrar yazamayız. Ama şunu söyleyebilirim, Dünya'nın globalleşmesini sağlayan teknoloji ve modernite bir niyete sahip. Ve biliyorsun ki, niyet çift taraflı. Bir fenomenin (kelimenin asıl anlamına bak, sosyal medya olanlarından bahsetmiyorum) iyi niyetli bir amacı varsa gizde kalmış kötü niyeti de vardır. Ve zamanı gelince senin gibi bireysel arzulara sahip insanlar bu gizli olan kötü niyeti kendi amaçları için kullanacaklardır.
Sorunum, bu kötü niyeti hiç düşünmeden bireysel menfaatleri için kullanmaya çalışan pragmatist arkadaşlarla. Seninle ya da televizyonunuzla değil. Kötü niyeti dürten ve kendi menfaati için kullanan insanlar, oluşturdukları paravanlarla ne kadar iyi görünmeye çalışsalar da temelde saf kötüler. Araçları ne olursa olsun, önemli değil.
Bu nedenle; Seni kötülemiyorum, umurunda dahi değil biliyorum ama sen zaten kötü birisin. Ben senin ne olduğunu yazıyorum, tarafsız olarak.
Belki ben de kötü biriyimdir, bilemiyorum. Yeri geliyor kendi arzularım ve menfaatlerim için de yazıyorum. Ama fark şurada; ben, hayallerim belki de asla gerçek olmayacak hayallerim için yaşıyorum, sense cebin. Sonsuz kudretle dolu olsa bile hala cebin için. Seni o var etti, başka bir varoluşum formunu bilmiyorsun ki.
Kapak Görseli: Chess with Death Drawing - Andres Soto
Comentarios