Babamın bir ikizi var, halam. Kendisini bildim bileli Amerika'da yaşıyor. Nasıl bir çöpçatan ağına sahipse kendine bir Amerikan vatandaşı bulmuş ve onunla evlenmiş. Benden 5 yaş da büyük bir oğlu var. Bilmiyorum eniştem halamda ne buldu ama eniştemde bulunacak çok özellik var. Kendisi hem makine hem de elektrik/elektronik mühendisi. Amerikanları bilirsiniz insanları sıralamayı severler. İsmini hatırlamadığım bir dergi, eniştemi zamanında yılın mühendisi seçmişti. Matematik ve işletme üzerine master'ı var ve asla yorulmak bilmeyen bu adam CIA'de 'analyst' olarak ya çalıştı ya da danışmanlık yaptı. Emin değilim ama adam değişik. Halam ise Almanca biliyor, bu kadar.
Size anlatmak istediğim bir şey var ama bu adamla ilgili. Konu adamla ilgili olsa da beni oldukça dibe düşüren bir hikaye bu. Enişte 10 sene boyunca izin almadan çalışmış zamanında. Artık bağlı olduğu kurum kendisini zorla izine çıkarmış. 'Git sen bir ay dinlen sonra gelir tekrar devam edersin, yazık canına' demiş.
O kadar aktif bir insan bir ay yatabilir mi sizce? Asla. Kendisi direkt marangozluk eğitimine yazılmış. Bir yandan da bağlama dersi almaya başlamış. İstanbul’da babamla rakı içerlerken sesinden çok etkilendiğini söylemişti. Demek ki koymuş kafaya.
Her neyse bir ay sonunda elinden geldiği kadar biraz zanaat yapmaya başladı bizim enişte. Hatta bir türkü çalıp internete de yüklemişti.
O videoyu izledikten sonra benim kafamda bir şeyler hızlanmaya başladı. Adamın kurgulama sistemini çok beğenmiştim. Bir sanat eseriyle karşılaşınca içinizde bir şeyler kıpırır ya öyleydim ben de.
Eniştemin kompleks karışımını çözemedim tabii ki. Hayatı kavrama şeklini kavrayamadım. Nasıl yapılmış o eser bilmiyordum. Belki de kültürel farklılıklardan bilmiyorum ama maddiyata bakış açısı muazzamdı.
Her şeyi matematikleştirerek 1'lere ve 0'lara yatırıyordu. Bir referans noktası, baz nota bularak üzerine muazzam kompleks bir yapı oluşturuyordu.
Aslında hepimizin kullandığı bir kurgu, analiz sistemi bu. Kapital sistemin modernite adıyla kanımıza verdiği kimyasal bu. Biraz anlatmaya çalışayım size.
Beyninde bir ağ oluşturmanı istiyor senden. Bu ağları bir düşünce akış yolu gibi düşünelim. Ve yeri geldiği zaman ağ demetleri sayısızca üst üste geçiyorlar. Bu üst üste geçtiği noktalara düğüm noktası diyebiliriz. Tabii ki düşsel ağlardan oluşan düğüm noktaları farklı düşünsel disiplinlerin üst üste gelmesiyle var oldukları için bir entegrasyon istasyonu görevi görüyorlar. Düğüm noktaları neyin girdiğine göre değişkenlik gösterse de çıkışında ya bir neden ya da bir sonuç veriyor elinize. Tabii siz bir düğümü ne kadar çok kullanılırsanız o düğüm de o kadar büyümeye, karmaşıklaşmaya başlıyor.
Mesela; matematik. Gün içerinde belki binlerce hesap yaparken o düğümü ne kadar büyüttüğümüzün farkında bile olmuyoruz. Adım adım gelişiyor. Eniştemde de bu vardı. Tek bir düğüm, her fikrin uğrayıp çözümlenebileceği, matematik düğümünün kalbi olduğu bir felsefesi vardı. Ve bu düğümü oldukça etkili kullanabiliyordu. O kadar büyüktü ki matematik temelli ana düğümü (toplum olarak buna ‘mantık’ diyoruz), maddiyat için oldukça elverişliydi. Her konuyu yorumlamak, öğrenmek için kullanabiliyordu. Yeri geliyor, analiz sonucu inceltip parçaladığı girdileri, başka girdilerle kurgulayıp ortaya yeni bir ürün bile koyabiliyordu. Kendimce ona bir meslek bile bulmuştum; Entegrasyon Mühendisi.
Ancak sadece matematik ve mantık temelli bu düğüm onun estetik açıdan da kusursuz olduğunu hissettiriyordu. Belki iyiydi diyebilirim zevki ama kurgulama sisteminin ona kazandırdıkları sayesinde büyüyen egosunu, maneviyat ve estetik gibi konularda kullanması her zaman doğru olmuyordu.
Belki kendisi bunun farkında değildi ama videoyu izlerken bana büyük bir pencere araladı.
Amacım hiçbir zaman bir konuda iyi olmak değildi. Amacım her şeyin farkında olacak bir yapıya sahip olmaktı. Her fraksiyonda inceleme yaparak her konu üzerinde tarafsız kalmaktı. Eniştem sağ olsun ne istediğimi biliyordum artık. Bana bir ya da birkaç tane uzmanlaşılmış düğüm değil, bana saydam (tarafsız, niyetsiz) bir hasır, ağ lazımdı. Asla bir düğüm noktası üzerinde uzmanlaşılmamış ama düğüm sayıları olukça fazla saydam bir ağ (Matematik otomatik büyüdü napim). En aykırı iki konuyu birbiriyle ilişkilendirebilecek bir düşünsel ağ. Ancak bu ilişkilendirme sırasında herhangi bir niyete sahip olmayan, elde edilen bilgileri ve görüntüleri menfaat adına kullanmayan bir bilgi işleme ağı.
Saydam olmak bu noktada oldukça önemli. Olayı sadece neden ve sonucuyla değil de içeride değiştirdiği biçimi (rengi) izlememi de sağlıyor. Kendi renk filtrelerinizi (modern toplum tarafından eğilip bükülen karakterlerimiz diyebiliriz bu filtrelere) düğümlere yansıtırsanız olayı taraflı analiz edip, bilgi kirliliğine maruz kalırsınız. Bu ilişkilendirme sırasında çıkan renk değişimini size göstermeyi çok isterdim, gökkuşağı halt etmiş!
Fakat son 1 senedir fark ettiğim bir durum var ki bu beni oldukça korkutuyor. Bu renk cümbüşünün bağımlısı olmuş durumdayım. Gerekli olduğunda değil, düzenli olarak bu hasıra bir düşünce sokup ne olacağını izlemeyi çok seviyorum. Bunun sonucunda da düğümler zaman içerisinde gittikçe büyüyor. Hasırın homojenliği bozuluyor ve büyüyen düğümler ise akışı hızlandırıyor.
Şöyle anlatayım; eskiden Darky ile bir konu üzerine düşünürken, konuşma iki insan gibi olurdu. Konunun 1'lerini ve 0'larını alıp A düğümünden geçirip B'ye gönderirdik. Oradan C'ye. Bir karışıma sokar ve biçiminin değişimini incelerdik. Olayın sadece nedeni ve sonucunu değil, özünü ve bu özü nelerin etkilediğini bulmaya çalışırdık. Tabii en sonunda da düşünceye ne olduğuna bakardık.
Ancak bu işlemin hızı makuldü ve sürecin analizi cümlelerden oluşurdu.
-Daha hızlı sürmeli miyim arabayı? (1)
+Yollar uygun görünüyor neden olmasın (2), hızlan bakalım (0) .
Düğümlerin büyümesi, önüne geçemediğim bir hızlanmaya sebebiyet vermeye başladı ve olay aşağıdaki şekline döndü.
-1?
+2, 0.
Bitti, bu kadar. Sizin için oldukça anlamsız gelebilir ama her konuyu bu kadar hızlı çözümlemeye çalışmak oldukça yorucu. Zamana endeksli bu hasırdan bir kesit alır ve incelerseniz anlık size detaylı bir bilgi haritası verecektir. Ama güncel durumun dinamik haline bakacak olursanız....
Ciuv, ciuv ve ciuv..
Zihnen bitik duruma geliyorsunuz ve hayattan keyif alamayacak kadar sıkılmaya başlıyorsunuz. Uyuyamıyorsunuz. İnsan ve düşünce tüketmeye başlıyorsunuz, yeri geldiği zaman insanları kale almayıp, beyninizden geçen sayıların söyledikleri sayesinde onlarla dalga geçmeye başlıyorsunuz (sayı burada metaforik. Bunu nasıl anlatırım bilmiyorum ama hasırda dolanan enerjinin biçim ve büyüklük değiştirmesiyle çözümlemeyi direkt yapıyorsunuz. Düğüme giren mavi akım çıkınca kırmızı ise ve siz bu renkteki ton ve düşüncenin hız değişiminden olayın kurgusunu ve sonucu anlayabiliyorsunuz).
Bu durumla nasıl başa çıkabilirim bilmiyorum. Alkol yavaşlatıyor ama midemi mahvediyor. Meditasyon ve yoga yapıyorum ama yeterli olmuyor. Herhangi bir duyusal durumun ortaya çıkması direkt tetikliyor bu sistemi ve başlıyor yine. Monkey mind asla susmuyor ve hasıra bir girdi buluyor hemen.
Kafamda asla durmayan çiçek dürbünü var. Teşekkürler enişte!
Belki de karanlığı ve sessizliği bu yüzden seviyorum. Bilmiyorum.
**Hey Ci, daha da garipleştirdin durumu.
Ama hala emin değilim isteyerek mi yoksa bilinçsizce mi.
Kapak Görseli: Fishery in Greece - arthurbalitskiy
Comments