Oldukça popüler durumda şu an MOBA (Multiplayer Online Battle Arena/Çevrimiçi çok oyunculu savaş arenası) türü oyunlar. Ülkeler arası hatta kıtalar arası ligler, oyuncu transferleri, takım stratejileri, yıllık ya da sezonluk değişen metalar, Dünya şampiyonası, mevsimlik turnuvalar... oldukça saçaklanmış durumda. Bunların başında da biliyorsunuz ki LoL geliyor. Oynamadıysanız, hatta ne olduğunu bilmesiniz bile eminim ki ismine maruz kalmışsınızdır. Benim de bir müddet, çok az bir ilişiğim oldu ama sadece tanışma faslı gibiydi. Birbirimize ısınamadık, n'apalım. Benim bu tip oyunlarla ilk temasım, yaklaşık 16 yıl önce göz bebeğim Dota ile oldu. En uzun sevgilim kendisi, birlikteliğimiz 10 sene falan sürdü kendisiyle...
Çevrimiçi dediğine bakmayın o zamanlar ADSL daha yeni yeni gelmiş internet kafelere, evde bilgisayar hak getire... Biz de sokakta top oynadıktan sonra, devamında 2 el Dota oynamaya giderdik. Fena da oynamazdık, yeri geldi turnuvalara dahi katılmıştık arkadaşlarımızla.
Oyunu size burada anlatmaya kalkışsam ortalık birbirine girer, en sonunda kapatır sayfayı çıkarsınız. Kompleks yapısı olduğundan değil, herkesin ilgisini çeken bir konuya sahip değil.
Ancak size bir şeyden bahsedeceğim, zamanla kavramı bende daha derinleşen; 'Mana'.
Oyunda her oyuncunun kendine ait bir karakteri olur ve bu karakterin yeteneklerini kullanabilmesi adına, 'mana' denen, büyü kullanma kapasitesini ifade eden, karakterden karaktere miktarı değişen bir baremi olurdu. Yetenek/büyü özü dersek çok da yanılmayız hakkında. Genellikle mavi renkle gösterilirdi bu barem. Siz yetenek kullandıkça azalır, zamanla dolmasına rağmen eğer yeterli miktara sahip değilseniz, yetenek kullanmanıza izin verilmezdi. Yani eğer mana'nız biterse düşünmeyi bırakmış bir insan gibi (hayvan), sağa sola dümdüz saldırır, bir yetenek/büyü kullanamazdınız (Ufak bir detay, bazı karakterler manaya ihtiyaç duymazdı. Öyle bir saldırırdı ki hayvan gibi(!) parçalarınıza ayrılırdınız).
Çocukken çok takılmaz oynar geçerdik. Zamanla kelimelerin anlam ve ifade ettiklerine takılınca bu kelimenin aslında oldukça güzel seçilmiş olduğunu anladım. Sadece bir adet şapka(!)yla ne demek istediğimi anlatacağım.
Mâna, kelimesiyle aynı anlamda aslında. Bu maddi hayatta ne kadar mâna ararsan, işin özüne inmeye ne kadar istekli olursan, o konuda yapacağın araştırmalar ve çalışmalar, konuyla beraber seni de derinleştirecektir. Ne kadar öz'e sahipsen o kadar yetenek ve bilgeliğe de hükmedeceksindir. Düzenli olarak okur ve kendini geliştirirsen, mana havuzun gittikçe derinleşecektir. Ne kadar maddede kalır, tüketme arzunu doyurursan, bu öz ya azalacak ya da sabit kalsa bile senin egonu tatmin edemeyecek seviyede kalacaktır. Dengesini bulmak gerekli. Klasik hikaye işte, defalarca bahsettiğimiz. Ama kelime seçimi oldukça lezzetli.
Şöyle bir durum var, son 2 haftadır mana seviyemi asla doldurmak için bir şey yapmıyorum. İnsan olmanın gereği olarak bedenen ve zihnen bir miktar dinlendikten sonra isteğim dışı kendiliğinden belirli bir seviyeye gelen özü, anlamsızca sağa sola harcıyorum. Sürekli aynı tuşa basıp boşa sıkıyorum. Havaya ateş ediyorum. Sanki Tanrı(!)'ya karşı hissettiğim sorumluluğumu üstümden atmak için yapıyorum bunu.
-Hey gücüm kalmadı baksana ne yapabilirim artık dinlenmeliyim.
Bunun sebebini biliyorum. Yaşama arzumun emilmesi. Bir şey yapmama isteği. Acıyı hissetme ve getirilerinde boğulma durumu.
Genelde basit şeylere takılarak kendimi depresyona ittirmeye çok istekli olurum. Ancak son 2-3 haftadır yaşadıklarımı tekrar yaşayacağımı düşünemiyorum. Olayları anlatmayacağım hem onlara hem de kendime biraz saygım kalması açısından ancak geçmişime ait 2 kadından 24 saat içerisinde çift hançer yedim. Tek suçum ise onlara ve geçmişimize saygı gösterip, vefa duyup, saf davranmam. Hiç mi değişmezsiniz ya hiç mi olgunlaşmaz insan zaman içerisinde. Aksine çürümüş durumdasınız.
Dans etmeliydim, herkesin yaptığı gibi..
Geliyor, gece kadar kara ağır bulantı.
Ama dolunay, gölgemi görmek kandırıyor beni.
Tekrar ayağa kalmak için.
Kapak Görseli: Mickey Frost - Daggers
Comments