Zaman zaman kendime yazılar yazardım. Yazdığım yazıları hiç utanmadan arkadaşlarıma okurdum. Yine de bazı arkadaşlarım yazdığım yazıları okuduğumda beni utandırırdı. Buna rağmen okurdum. Yazdığım yazılardan dolayı beni utandırmayan bir arkadaşım vardı. Boby.
Boby’yi anlatmak gerekirse:
Boby ile arkadaşlığımız ortaokulda dersaneye gittiğimiz zamanlara dayanıyor. Yaklaşık 15 sene kadar eskisi. Dersane çıkışlarında internet cafeye, oyun oynamaya gittiğimiz kalabalık arkadaş grubunun sessiz, ulaşılmaz ama ilgi çekici tipiydi Boby. Sessizdi ama hiç de saf değildi. Umursamaz tavrının yanında kendisiyle konuşabilmek için sanki çok önemli şeylerden bahsetmek gerekirdi. Dolayısıyla kendisini tanımayan bir insan için sessizliğin yanında aklından geçenler sezilemeyen hafif bir gizeme de sahipti.
Başlangıçta, içinde kaldığımız kalabalık arkadaş grubu nedeniyle merhabamız olan ama baş başa kalsak ne konuşacağımız bilemeyeceğimiz bir arkadaşlık bağımız oldu. Ortaokulun bitmesiyle dersaneden ayrıldığımda bitmeme umuduyla numarasını aldığım arkadaşlarımdan bile değildi.
Lise yıllarımda Emek’ten Dikmen’e taşınmıştık. Onun da evinin Dikmen’de olması nedeniyle bir iki kez otobüste denk gelmişliğimiz vardı. İlk denk gelmemde tanıdığımı anladığım ama nerden tanıdığımı çıkaramadığım, sonrasında öyle birini otobüste gördüğümü dahi unuttuğum, otobüste kendisiyle ikinci karşılaşmamda nerden tanıdığımı hatırladığım ama konuşmaya tenezzül etmediğim hatta kaçındığım biriydi.
Sonra üniversiteyi kazandım ve yepyeni bir çevreye girdim. Girdiğim bu çevre başka başka insanları ve başka başka mekânları hayatıma sokuyordu. Girdiğim yeni mekânlarda muhtemelen en az dört sene arkadaşlık edeceğimiz yeni insanlarla tanışıyordum. Bunların yanında Eric isimli bir arkadaşım ve Eric’in yanında da Boby vardı.
Aynı mekânda birlikte duracağımız ve sohbet etmek zorunda olduğumuz belli olunca, onca birbirimizi görmüşlüğümüzü ve eski arkadaş olup birbirimizi boşvermişliğimizi bir kenara koyarak. “Ben seni bir yerden tanıyorum” demeler ve dersaneden tanıştığımızı hatırlamalar...
Eric aslında Boby’nin kadim dostudur. Boby’nin deyimiyle Eric’in filmsi hayatını izlemek ona keyif verir. Bana sorulursa Boby, yalnızca Eric'i değil etrafında gelişen tüm olayları film gibi yaklaşmaktan hoşlanır. Eric’i ya da bir başkasını kendine kalkan yaparak, kendisine zarar gelmeden olayları izler.
Herhangi bir olay, bir tartışma ve kavga konusunda insiyatif kullanmaktan, taraf tutmaktan hoşlanmaz. Çünkü kimseyi kaybetmek istemez. Öte yandan iyi bir silah seçmektense iyi bir kalkan seçmekten hoşlanır. Yarın tunç mızraklar başına geldiğinde delinmez bir kalkan seçmelidir.
Üniversiteden sonra pekişmeye başlayan arkadaşlığımız hep inişli çıkış bir seyre sahip olmuştu. İyi dönemlerimizi hep kötü dönemlerimiz takip etti. Nedense her iyi dönemimizde bunu kötü bir dönemimizin takip edeceğini, her kötü dönemimizde de bunun iyi bir dönemin takip edeceğini bilirdim. Bazen sıkılgan kişiliğim nedeniyle isteyerek karakterimin belli yönlerini değiştiririm. İnsanları şaşırtmak hoşuma gider. Kişilik olarak daha muhafazakar olan Boby ise bu değişimleri başlangıçta sertlikle ve kırılganlıkla karşılıyordu.
Sonraları benim değişken kişilikli bir insan olduğumu fark etti ve bendeki değişimlerin nedenlerini bana sorarak beni de izlemeye başladı. Ne yalan söyleyeyim “izlenmek” hoşuma gitmişti. Ama değişimlere alışkın birine yeni bir şey gösterememek, onu artık şaşırtamamak karakterime uymuyordu. Sınırları esnetmeyi ve karakterimi uç noktalara götürmeyi severim. Uzun süre tekrarlayan şeylerden hoşlanmam. Karakterimdeki bu değişim furyasının Boby tarafından kanıksanması benim için ciddi bir meydan okuma olmuştu. Değişimi seven birine, değişimin bir rutin olduğunu göstermek hakikaten paradoksal bir durum. Bir şekilde bunu da aştım. Bu çok ayrı bir yazının konusu olduğundan detaylarına girmeyeceğim.
Yine de bu yeni “gösteriyi” bulmak hem beni hem de Boby’yi oldukça heyecanlandırdı. Başta aramızın biraz da açılmasına sebep olan bazı şeyler yavaş yavaş yeniden yerine oturuyordu.
Evet son zamanlarda kendisiyle kopuk ve kötü bir dönemden geçiyorduk. Belki de yeni "gösteri" sebebiyledir ama emin değilim. Öte yandan bu kopuk dönemin biteceğine de emindim. Ama nasıl biteceği hakkında fikrim yoktu. Belki beni özleyip gelecekti. Belki ihtiyacı olup gelecekti. Tüm bu akıllıca analizlerin ve doğruluğu tartışılır fikirlerimin yanında kendisini sevdiğim ve ona çekildiğim de bir gerçekti. Bu durum ondan gelmese benden gelecekti. Ama benden dahi nasıl geleceğini bilemiyordum.
Yeniden başlayan iyi dönemimiz bu internet sayfası sayesinde başladı. Başlangıçta bahsettiğim okumaktan utanmadığım yazıları dinleyip ilginç bulan Boby; içinde kaldığı çıkmazlardan kurtulmak için aynı yöntemi kullanmış ve bunu benimle paylaşmıştı.
Zaten öylesi yazma alışkanlığı olan benim için de siteye ortak olma fikri kendiliğinden ortaya çıktı ve Boby de kabul etti.
Sonrasında burada nasıl yazılar yazabileceğimi düşündüm. Yazmak istediğimi biliyorum ama ne yazmak istediğimi bilmiyorum. Özellikle haftalık yazılar koymaya gayret edeceğim. Belki siyaset olur, belki günlük olur, belki duygu bunalımlarım hakkında yazarım. Ama yazarım.
Çünkü yazmak nedir? Birçok farklı boyutunun yanında yazan kişinin düşüncelerini kendine itiraf etmesi demektir. Boby buna kendinin raporunu çıkarmak diyor.
Peki okumak nedir? İnsanın yazan kişiyle ve yazan kişi vasıtasıyla kendisiyle iletişim kurması demektir. Umarım sadece beni okumaz benim vasıtamla kendinizle de iletişim kurarsınız. Kendiniz arkadaşlarınızı, ilişkilerinizi, çevrenizi, toplumu, dini, bilimi, felsefeyi, dünyayı nasıl yorumladığınız hakkında kendinizi sorgularsınız.
Başlangıç için böyle bir sitede yazı yazmama ön ayak olan Boby ile arkadaşlığımızı ve nasıl yazmaya başladığımı anlatan böylesi dürüst bir yazıyı öngördüm.
Kim bilir belki yine Boby ile kötü bir döneme gireriz. Ama merak etmeyin sonradan toparlarız.
Hoş geldim.19.01.2021
Comments