Birkaç gün önce sevdiğim bir arkadaşımdan bir hikaye dinledim. Duyduğum hikaye günümüzde yaşadıklarımızın yanında artık fazlasıyla olağan ama beni şaşırtmayı başarmıştı. İki insan, kendi evlerini ve hayatlarını geride bırakıp geçici bir süre yaşamak için daha yeni girdikleri bir evde birbirlerini bıçaklamışlar. Şimdi bu durumu böyle anlatınca "olabilir ağbi, insan insanı bıçaklar" diyebilirsiniz. Ancak detayları dinleyince bu olağan durum ortaya öyle bir karakalem çizim koyuyor ki gece dinlenemeyecek kadar kararıyor hikaye.
Geçtiğimiz günlerde Güney Doğu Anadolu'da, aralarında 8-9 saatlik fark olan 2 büyük deprem yaşadık. İlkini hissedemedim ama ikincisi Ankara'da beni de gerdi. Keşke tek sorun benim gerginliğim olsaydı. Binlerce enkaz halinde bina, on binlerce, belki de yüz binlerce ölü olması bekleniyor. Sayıya bak, yüz bin adet insan cesedi. Yüz bin adet, boşa harcanmış yıllar ve emekler, ailelerinin ve yakınlarının hüznü, ortaya çıkan drama ve herkesin birbirine ve sorumlulara olan nefretini, kısa süreliğine de olsa insan hayatı kurtarmak adına dayanışma ile gizlemeye çalışması...
Toplamına bakınca benim gerginliğimden biraz fazlası ediyor sanki.
Dayanışmadan bahsederken, toplumumuz mısır nişasta gibi olduğunu söylemek de faydalı olacaktır (Non-Newtonian fluid). Darbe karşısında hemen sıkışarak tek bir bütün olmuş ve normalde kaldıramayacağı bir durumu, bu sayede anında aşamamış da olsa yaraları sarmayı becerebilmiştir. İyi ki bu özelliği insanlığımızdan kaybetmemiş ki toplumumuz, elinden geldiğince yardımı en kısa sürede yapmayı başarmıştır. Yiyecek, içecek, giyinme, barınma vb. temel hakları ellerinden alınan insanların (ellerinden alınan evet, çünkü bu durum sadece doğanın ofansif tavrı değil, devletin de büyük ihmalidir), ihtiyaçları bir miktar olsa da karşılanmış durumda. Hala yeri geliyor çadır satma haberleri ya da ısınma sorunu gibi durumlardan bahsediliyor da olsa, büyük şehirlerdeki insanlar 'fazla ve boş' evlerinde depremzede ağırlamaya devam ediyorlar. Duyduğum hikaye de burada başlıyor işte. Aslında son buluyor da neyse;
Kasım ayının ortalarında Hatay'da bir trafik kazası gerçekleşiyor. Kazada bir taraf sarhoş diğer taraf ise aile aracı. Tahmin edin ne oluyor; sürücüler yaşıyor ama sarhoş olmayan sürücünün ailesi kaza yerinde vefat ediyor. Polis geliyor, tutanaklar tutuluyor ve kazanın asıl sebebi olan sarhoş göz altına alınıyor. Üzerinden geçen hukuksal süreç ve bir güvenlik açığı sebebiyle 'Sarhoş Adam', 5 Aralık akşamı salınıyor ve ilk işi, sanki bir ödül kazanmış gibi tekrar sarhoş olmak oluyor. Ailesini kaybeden mazlum adam ise evinde ıstırap içerisinde ağlıyor.
İkisi de o sabah bulundukları binanın içinden, merdiven kullanmadan çıkıyorlar. İkisinin de evi kullanılamaz duruma geliyor ve ikisi de ne yapacağını bilemez halde deprem bölgesinden çıkarılıyor. Mağdur adam, Ankara'ya tek başına zaten her şeyi kaybetmiş hüzün ve keder içinde gelirken, sarhoş olan adam 3 çocuğu ve karısıyla beraber bir tatil heyecanıyla geliyor Ankara'ya. Sonra ne mi oluyor; ben ve arkadaşım bu husumeti bilmeyerek trafik kazasından sağ çıkan baba ile sarhoş babanın ailesini aynı eve sığınmaları için bırakıyoruz.
Vefat eden, deprem sonrası yaşayanlar mı yoksa enkaz altında kalanlar mı bunun tartışması sürerken, bizim mağdur adamın kaybedecek bir şeyinin olmadığını fark etmesiyle sarhoş adamdan çok daha adil davranıyor ve onun ailesine dokunmuyor. Kendisine bir iki tane takıp teslim oluyor. O adamı nefes alır halde bıraktığı için teşekkür mü etmek gerekir ya da şükretmek mi lazım bilmiyorum ama biliyorsunuz ki böyle bir durumda sakin kalmak oldukça zor, kim ya da ne olursanız olsun.
Geçmiş olsun demek, bu tarz durumlarda ağzımdan çıkarken beni toprağın altına gömüyor. Depremi yaşayan adama, geçmiş olsun diyerek, hadi abi unut sen bunları, hayat yeni başlıyor demiş gibi hissettiriyor. Toplum, mağduru bunları söyleyerek unutmaya şartlandırıyor. Durmadan gelişmesi ve hızlanması gereken toplum, sıkıntı istemiyor.
+Aman tadımız kaçmasın, tamam mağdursun biz sana bakacağız ama sen de sakinleş anlayış göster be.
Trafik kazasında ailesini kaybeden abinin başı sağ olsun, bu hikayeyi bilmeyerek de olsa bir süre yolculuk yaptık kendisiyle. Ama sarhoş abiye geçmiş olmasın, çünkü ömrünün sonuna kadar hatırlaması gereken şeyler olacak, o unutmaya zorlasa da kendini.
Kapak Görseli: derin - varoluşsalçığlık
Comments