Geçen hafta bir arkadaşıma birkaç sırrımı verdim. Aslında giz kalması gereken bilgilerdi bunlar. Fakat fark ettim ki insan birileriyle sırrını paylaşınca o sırra sahip olan insanlar arasında bir bağ oluşuyor. Tabii ortadaki bağın bir gerginliği ve bağlayıcılığı olmasına rağmen kopması durumunda da ilişkiler bozulabiliyor. Gelin size bir sır vereyim.
Kibar olmaktan bahsedeceğim. İnsanlarda olmasını istediğimiz özelliklerden birisi. Hatta kibar olmayan insanları kabaca(!) uyarırız da. Biraz daha nazik olamaz mısın acaba?
Karşınızdakine bir şeyler anlatırken, ondan bir şey isterken ya da sorarken sızmanız gereken bir kale var. Tecrübelerimiz, zekamız, aklımız ve arzularımızla oluşturduğumuz bizi biz yapan bir zihin kalesi. Zihin kalesine bodoslama ve kabaca girilmeye çalışıldığı zaman kalenin duvarlarını yıkmanın zor olacağını tahmin etmek zor olmayacaktır. (Karşınızdakine göre yıkım işleminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği değişecektir tabii ki. Ancak kaba davranıldığı zaman genellikle ne olduğunu biliyoruz hepimiz. Bazıları da bodoslama seviyor orası apayrı bir nokta.)
İşte bu noktada yapmanız gereken duvarlarla uğraşmak değil de size kalenin kapısını açmayı sağlayacak bir yöntem bulmak. Yıkmanız ya da herhangi bir amaçla girmek istediğiniz zihin kalesine akan bir su gibi girmenizi sağlayacak sizi ajana çevirecek yöntem; ince düşünebilme sanatı, kibarlık.
Kibarlığın temelinde yatan bir giz var. Bu ince düşünebilme sanatı temiz değil. Çünkü kibar olmak demek olayları doğru ya da yanlış detaylandırabilmek demektir. Dedim ya ince düşünebilme sanatı diye, bir soğanı dilimler gibi karşınızdaki insanı da dilimlere ayırmanız gerekiyor. Onun nelerden hoşlanıp nelere sinirlenebileceğini öğrenmelisiniz. Cümle kurarken hangi üsluba sahip olmanız gerektiğini, kullanacağınız kelimeleri, ses tonunu ayarlamalısınız. Sonsuz tane detay ve siz ne kadarına hakim olursanız o kadar kibarsınız.
Detayların ve detaylandırmanın, asıl ustasının şeytan olduğumu söylememe gerek yoktur herhalde. Kibar olurken o yüzünüzdeki tebessümü bir hatırlayın. Sizce mutlu olduğunuz için mi yoksa içinizdeki karanlığın bir dokunuşu mu? Bilemedim, siz karar verin.
Benim kibarlığım belki yukarıda anlattığım sebepten dolayı var oldu ama kullanma amacım artık bu değil. Gerçekten karşımdakinin ayarlarıyla oynamamak için kibarım. Sonuçta toplum olarak yaşıyoruz ve yazılı olmayan etik kurallarından birisi de kibar olmak. Karşımdakini rahatsız etmek istemem -ki artık kibarlık karakterime de yapışmış durumda.
Onu çıkarıp atmak oldukça zor.
Aslında yazıda bu kısma yer vermeyecektim ama bahsedeyim. Bir sır, iki sırdan daha çok bağlar bizi.
Ben biraz farklı bir şeyler yapıyorum insanı tanımak için. Sorunun ya da arzunun biçimini değiştirerek bir şeyler saklamaktan rahatsız oluyorum. Benim insan tanıma yöntemim; genellikle düşünsel legolardan bir saçmalık atarım ortaya ve karşımdaki, bu fikirlerden ne inşa edecek onu izlerim. Sadece inşa ettiği yapı değil, inşa ederken kullandığı metot da bana kendisini anlatır karşımdakinin. Ne yalan söyleyeyim ama arada legoları benim seçtiğim de oluyor, düşünsel yapıyı manipüle ederek farkındalık yaratmak açısından.
Artık birbirimize daha bağlıyız. Özür dilerim bunu isteyerek yapmadım. Sadece bir, pardon iki sırrımdan bahsettim. Bu bağı istediğiniz an koparabilirsiniz, benim açımdan bir sorun yok. Sizi zorla burada tutamam, sonuçta kibar biriyim :)
Kapak Görseli: Blunt Grotesque Mask - Morphart Creation
Comments