Kesip biçtiğimiz hakikat kumaşından bir saha yapalım kendimize. Önce doğa ananın derisi olan çimeni ehlileştirip, bu saha üzerinde zemin olarak kullanalım. Sonra kazalım dersini dünyanın, inelim en derinine ve kemiklerini kırıp demiri çıkartalım yeryüzüne. Demiri de ısı ile ehlileştirip kendimize direkler oluşturalım, sayı yapabilelim diye. Devamında ise bize bir top lazım. Top için de dünyanın siyah mı siyah akan kanı... Direkt o kanla da olmuyor, birkaç kez damıtarak plazmasını alacaksın ki plastiğe erişesin. Ona da yuvarlak bir şekil verdikten sonra 22 kişi tekmelesin diye hava ile dolduracaksın.
Tamamız artık, show başlasın.
Futbol her ne kadar entelektüel otoriteler tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışılsa dahi kendi gelişiminde, teknolojinin gelişimindeki benzer yöntembiliminin -endüstriyelleşme- etkileri görülmektedir. Anlamayanlar için oldukça saçma gelse bile, anlayanlar tarafından detaylıca incelendiği zaman, bütün insanlığın evrimini gösteren bir ayna görevi görecektir. -Tabii diğer bütün spor ve sanat dallarında da bu böyle- Önceleri durağan oynanan oyun, daha sonra futbolcuların hareketlenmesiyle neredeyse en küçük hatanın dahi affının olmayacağı bir strateji oyununa dönmüş durumunda. Demek istediğim benzerlikte burada. Newton’dan başlayan ilk adımlar şimdi roketlere dayanıyor ve en küçük hatada havaya uçuyorlar.
Zamanla gelişmeye(!) devam eden oyunun, kendisi hakkında ya da teknik detayları hakkında belki binlerce farklı otorite ve fenomenden bir şeyler duymuşsunuzdur illaki. Yok futbol savaş bitirmiştir, yok futbol siyasi ve politik içeriklere sahiptir, aman efendim futbol asla sadece futbol değildir falan filan. Yanlış anlaşılmasın dalga geçmiyorum, gerçekten oldukça özel anlara ve tarihe sahip bu oyun. Ama benim oyun hakkında en çok hoşuma giden laf; Cruyf’un "Futbol basit bir oyundur, zor olan basiti oynamaktır." cümlesi olacaktır. Biraz sağını solunu kırabilirsek, bu lafı Sokrates’e kadar bağlayabiliriz ama kendisi filozof olmaktansa gol atmayı daha çok sevdiğini defalarca göstermiştir sevenlerine.
Ama ben bu lafını bıçaklamadan bırakmak istemiyorum. Çok haklı Cruyf, basiti becerebilmek aslında en temel kazanım bu sistem içerisinde. Sadece bir futbol organizasyonu özelinde değil, kurumsallaşmış son derece modern ve önce toplum sonra da çalışanları için her türlü fedakarlığı yapmayı göze almış şirketlerde(!) herkesin kendine düşen bir görevi vardır. Bu görev, kendi sınırları içerisinde çerçevelenmiş ve icra eden tarafından defalarca tekrar edilmiştir. Artık refleksif hale gelen eylemin hata lüksü, zaten icra edenin tekrarları sayesinde sıfıra yaklaştırılmıştır. Binlerce kez 100 metrelik uzun top atan birisi ya da yıllarca madende çalışarak zihnini ve bedenini bu iş için kurgulayan kişi, esen rüzgardan ya da toprağın rengindeki farktan durum analizini kendi yapmasa dahi zihni bu durumu kişinin bilinçli düşünme arzusundan habersiz kurgulayarak, yapılması gereken en doğru yöntemi ona hissettirecektir.
Crufy’un söylediği basiti oynama durumu, sen ya da ben için değil. Bir disiplinde uzmanlaşmış birinin basiti oynamasından bahsediyor. Kurgunun en doğru sonuca ulaşması için komplike adımlardan ziyade sık ve kesin doğru adımlar atılmasından bahsediyor.
Basiti oynayabilmek aslında kolay değil mi? Hayır, değil. Uzun süreli bir disiplin ve emek istiyor. Sıkılmadan aynı işi yıllarca yapmayı gerektiriyor. Disipline gösterilmesi gereken sonsuz bir saygı istiyor. Takımdaki arkadaşlarınla fazlaca zaman geçirmen gerekiyor ki kolektif bilincin de ortaya çıkması lazım. En önemlisi, o basiti oynayabilmek için egonu yenmen gerekiyor. Egon yüzünden oldukça emin olduğun düşüncelerinden ziyade düşüncesizliğine güvenecek konuma gelmen gerekiyor, o basiti oynayabilmek için.
Bilinçsizleşmenin getirdiği estetik ve mükemmellik…
Safsata; Amaçsal dilin ve bilicin reddiyle aslında hakikat kumaşında bir iplik olunabileceğinden bahsederken, bu yöntemi sistemin de kullandığını yeni yeni anlıyorum. Sektör ne olursa olsun, düzenli olarak aynı işi yapan insanların bir süre sonra artık düşünmeden refkeksif olarak yapmalarındaki ana sebebin tecrübe olduğundan bahsedebiliriz. Ama aslında olan bilinç kaybıdır. Artık hangi tuşa bastığını düşünmeyen, hangi açıyı kullanması gerektiğini varsayımsal olarak bilen ya da hangi pasın golü atacak oyuncuya geçeceğini kestiren beyin değil, bilinçli düşünce değil; üzerine oldukça yoğun çalışılarak bir süre sonra contayı yakan beyin yani bilinçsizleşmedir. Hatta bir adım ileri gidelim, contayı yakan kişinin sıradan olarak yaptığı işi bir gün hatalı yapması, aslında o işin standartında dahi hata olabileceğini düşündürtmelidir. Belki de hatalı olarak yaptığı aktivite aslında egemen paradigmadan daha keskin ve net bir yöntemdir.
Madde ve global toplum ile yaşamaya alışmış olan bizlerin zihni ve düşünce yöntemi, toplum tarafından da şekillenmektedir ve insan egosu bu düşünceye yön verir. Performans anında bilincini kenara koymak yerine, düşünmeye başlayan ve istemsizce pragmatist davranan kişi, toplum ve medya tarafından kısmen de olsa şekillendirilmiş bilinci nedeniyle hata yapması muhtemeldir.
-Üstteki hata ile karıştırmayın. Üsteki kişi konu üzerinde bilinçsizleşmiş, standart üzerinde yıllarca üzerinde ustalaştıktan sonra hata yapan, muhtemelen sistemi değiştirecek olan kişidir. Bireysel arzulardan sıyrılmış yön gösterici bir hata. Aşağıdaki hata ise yine yön gösterici olabilir ama nedeni egosuyla kapışan kişinin kararsız yapısıdır. Eğer kişi gerekli olgunluğu göstermesi ve egosundan sıyrılıp bu hatayı yaptığını kavrayabilmesi halinde bu hata da verimli olacaktır.-
Örnek verirsek daha iyi anlaşılacaktır. Fazıl Say’ın piyano çalarken hangi tuşa basması gerektiğini düşünüyor mu sizce? Ya da Ronaldinho 3 kişinin arasından çıkarken topu nereye süreceğini düşünüyor mu? Cevap vereyim ben size. Hayır. Milisaniyeler içerisinde sizin onlarca bilgiyi analiz edip, işleyip, en doğru kurguyu bulup, uygulamaya geçmeniz üzgünüm ama imkansız.
Aşk ile o kadar zaman harcanmış ki disiplin üzerinde, bilinci kenara bırakan kişinin topla, piyanoyla ya da o madde ile birleşme anı, bizlere muazzamı dinlettiriyor, izlettiriyor ve hissettiriyor.
Beyin ve mantığın gücü ile kurulmuş bu sistemin ve batı medeniyetlerinin ne kadar da gelişmiş olduklarına bakın hele. En iyinizin de en iyisini, zihnini bırakmış, dilini kesmiş ve konuşmayı reddetmiş, düşünceleriyle değil de, bilinçsizleştirdiği ve kendini o disiplinde kaybederek artık disiplinle bir olmuş, sadece güdülerini dinleyen hayvan-insanların bertaraf edişi, sisteminiz hakkında biraz da olsa sizi şüpheye düşürmüyor mu?
Un ufak olacaksınız, kendi yapılarınıza baharat olmak için.
⅁", Her şey mantıklı olmak zorunda değil mi ? .I.
Kapak Görseli: Amarwa
Comments